Saturday, August 29, 2009

Çocuk

Merak









Üç Sandal





Thursday, August 27, 2009

Bağlanmayacaksın


Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
“O olmazsa yaşayamam.” demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.
Ve zaten genellikle o daha az sever seni, senin o’nu sevdiğinden.
Çok sevmezsen, çok acımazsın.
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
Çalıştığın binayı, masanı, telefonunu, kartvizitini…
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın.
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
Paldır küldür yürüyebileceksin.
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları…
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
“O benim.” diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasını istiyorsan bir şeylerin…
Mesela gökkuşağı senin olacak.
İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın.
Mesela turuncuya, yada pembeye.
Ya da cennete ait olacaksın.
Çok sahiplenmeden,
Çok ait olmadan yaşayacaksın.
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi,
Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.
İlişik yaşayacaksın.
Ucundan tutarak…

CAN YÜCEL

Bir arkadaşım mail atmış. Daha önce okumamıştım.

Monday, August 24, 2009

Sevda















Sevdayım tepeden tırnağa,
sevda: görmek, düşünmek, anlamak,
sevda: doğan cocuk, yürüyen aydınlık,
sevda: salıncak kurma yıldızlara,
sevda: dökmek çeliği kanter içinde,

Emekçiyim,

Sevdayım tepeden tırnağa...
NAZIM HİKMET

Sunday, August 23, 2009

Ortaköy'de Bir Gece

Ortaköy'e gittim bugün.
Orada, once birbiri etrafında dönen iki ateş vardı.
Dönüyorlar, parlıyorlardı.
Sonra, öyle hızlı dönmeye başladılar ki
bir çember vardı artık.
Dokunuyorladı birbirine.
Görüyordum.
Yanıyorlardı harlı harlı.
Duyuyordum.
Güzellerdi.
Evet güzellerdi.

Bir kız geçti önümden elinde eski bir şapka ile.
Baktı bana öylesine,
Sadece teşekkür edebildim.
Utanmıştım sanki bütün bunları izlediğim için.
Ne diye teşekkür ettiğimi bilemedim.

Sonra ansızın ateşlerden biri yere düştü.
O görkemli dönüşün rüzgarı onu alıp götürmüştü.
Sadece duman kalmıştı yerinde.
Tek bir ateş vardı artık.

Ateşçinin, sopayi döndurmekten vazgectigini gördüm.
Sopanın bir ucunda hızla dağılan dumanı gordum.
Diger ucunda ilk defa bir ateşin korktuğunu gördüm.

Ateşçi dudaklarını tek kalan ateş'e yaklaştırdı,
Üfledi.
Basitti.
Sadece üfledi.

Seyircilerin alkışlamak için ellerini kaldırdigi gordum.
Urperen, usuyen, ve ardindan titreyerek sönen bir ateşi gördüm.

Gösteri bitmişti.

Ateşçi selamını verdi.
Seyirciler alkışladı.
Ateşçi sopasını yere bıraktı.
Seyirciler dağıldı.

Şapkalı kız yanına gitti ateşcinin.
Ateşci sıcak bir öpücük verdi şapkalı kıza.
Mutlu görünüyorlardı.
Ateşçi sarıldı şapkalı kıza.
Şapkalı kız gülümsüyordu ona.

Cebimden bulduğum bozuk paraları elimde tutuyordum.
Ettiğim teşekkürden utanıyordum.

Toplanmaya başladılar.
Ateşci sopasını aldı. Şapkalı kız ile yola koyuldular.
Kalabalığa karıştıklarını gördüm.

Kalktım yerimden.
Bakındım. Gitmişlerdi.

Bugün,
Birbine dokunabilen ateşleri gördüm.
Birbirine aslinda hiç değmeyen, değemeyen ateşleri gördüm.
Sönen bir ateş, korkan bir ateş ve seven iki insan gördüm.




Merhaba

ilk yazi :)