Ortaköy'e gittim bugün.
Orada, once birbiri etrafında dönen iki ateş vardı.
Dönüyorlar, parlıyorlardı.
Sonra, öyle hızlı dönmeye başladılar ki
bir çember vardı artık.
Dokunuyorladı birbirine.
Görüyordum.
Yanıyorlardı harlı harlı.
Duyuyordum.
Güzellerdi.
Evet güzellerdi.
Bir kız geçti önümden elinde eski bir şapka ile.
Baktı bana öylesine,
Sadece teşekkür edebildim.
Utanmıştım sanki bütün bunları izlediğim için.
Ne diye teşekkür ettiğimi bilemedim.
Sonra ansızın ateşlerden biri yere düştü.
O görkemli dönüşün rüzgarı onu alıp götürmüştü.
Sadece duman kalmıştı yerinde.
Tek bir ateş vardı artık.
Ateşçinin, sopayi döndurmekten vazgectigini gördüm.
Sopanın bir ucunda hızla dağılan dumanı gordum.
Diger ucunda ilk defa bir ateşin korktuğunu gördüm.
Ateşçi dudaklarını tek kalan ateş'e yaklaştırdı,
Üfledi.
Basitti.
Sadece üfledi.
Seyircilerin alkışlamak için ellerini kaldırdigi gordum.
Urperen, usuyen, ve ardindan titreyerek sönen bir ateşi gördüm.
Gösteri bitmişti.
Ateşçi selamını verdi.
Seyirciler alkışladı.
Ateşçi sopasını yere bıraktı.
Seyirciler dağıldı.
Şapkalı kız yanına gitti ateşcinin.
Ateşci sıcak bir öpücük verdi şapkalı kıza.
Mutlu görünüyorlardı.
Ateşçi sarıldı şapkalı kıza.
Şapkalı kız gülümsüyordu ona.
Cebimden bulduğum bozuk paraları elimde tutuyordum.
Ettiğim teşekkürden utanıyordum.
Toplanmaya başladılar.
Ateşci sopasını aldı. Şapkalı kız ile yola koyuldular.
Kalabalığa karıştıklarını gördüm.
Kalktım yerimden.
Bakındım. Gitmişlerdi.
Bugün,
Birbine dokunabilen ateşleri gördüm.
Birbirine aslinda hiç değmeyen, değemeyen ateşleri gördüm.
Sönen bir ateş, korkan bir ateş ve seven iki insan gördüm.
No comments:
Post a Comment