"Ardimiza baktigimizda zaman daha genistir, bizi geri donmeye cagiran ses daha karsi konulmazdir. Bu deyiste keskin bir hava var, ama yanlis. Insanlar yaslanir, sonu yaklasir, her an gitgide kiymetlenir ve anilarla kaybedecek zaman yoktur. Nostaljinin matematiksel celiskisini anlamak gerekir; ilkgenclikte, yasanan hayatin hacmi tamamen anlamsizken nostalji en guclu noktasindadir.
Josef'in lise ogrencisi oldugu zamanin sisleri arasinda bir genc kizin ciktigini goruyorum; upuzun ve ince, guzel, bakire ve huzunlu, cunku bir cocuktan ayrilmis. Bu onun ilk ask ayriligi, bu yuzden aci cekiyor, ama acisi, zamani kesfederken duydugu saskinliktan daha hafif; zamani daha once hic gormedigi goruyor.
O ana kadar zaman ona ilerleyen ve gelecegi yutan simdiki zaman goruntusu altinda kendni gostermistir; hizli gecmesinden (kotu bir sey beklediginde) korkuyor ya da yavas gecmesine (guzel bir sey beklediginde) isyan ediyordu. Bu kez, zaman ona bambaska gorunuyor: Artik gelecege el koyan muzaffer zaman simdiki zaman degil; yenilmis, esir alinmis, gecmis tarafindan suruklenmis simdiki zaman. Hayatindan kopan ve asla ulasilmamak uzere cekip giden bir genc adam goruyor. Hipnotize edilmiscesine, hayatinin uzaklasan bu parcasina bakmaktan baska bir sey gelmiyor elinden, sadece bakiyor ve aci cekiyor. Adina sila hasreti denilen tamamen yeni bir duygu hissediyor."
Milan Kundera, Bilmemek
No comments:
Post a Comment